Kaş-Kalkan-Kekova





Arife gününü de bayram tatiline ekleyip 5 günlük bir kaş-kalkan seyahatine çıktık

İzmir’den araba ile yaklaşık 6 saat süren uzun bir yolu var, yol da ara sıra çalışmalar ve mıcırlar olsa da genel anlamda rahat bir yol, kaş-kalkan arası ise tarif edilemez, araba firması olsam araba tanıtımlarını kesin burada yapardım

Kaş’ta merkezin hemen yanındaki Küçükçakıl koyunda, Aqua princess otelinde kaldık, rezervasyonumuzu çok önceden yaptırmıştık, sanırım biraz ucuz oldu, bu sebeple onlarda bize otelin zemin katının en dibindeki arka camı duvara, balkon kapısı çamaşırhaneya bakan odalarını layık gördüler, balkonda çıkıp bakınca deniz gözüktüğü için bu odaları yandan deniz manzaralı sayılıyormuş, resepsiyondaki çalışan böyle buyurdu, oda numarası 104 giderseniz aklınızda bulunsun bu odada kalmayın. Kaldığımız oda yenilenmişti fakat genel anlamda otel biraz eski, yenilenmeye ihtiyacı var, manzarası süper, sahilindeki demir parmaklıkları da boyayıp paslı görüntüyü ortadan kaldırabilirler, kahvaltısı tatminkar, denizi güzel, bu koyda (Küçükçakıl) kumsal olayı yok, tüm plajlar kayaların üstünde, otelden merdivenler iniyorsunuz, bu koyda deniz soğuk, sebebi hemen arkanızdaki dağdan denize soğuk kaynak suyu gelmesiymiş, ama sıcak havalarda bu soğuk su size iyi ki gelmişiz, ne güzel serinledik dedirtiyor.

İlk gün akşam Kaş’taki Teras Restaurant’ta yedik, fiyatlar makul, manzara güzel, adı üstünde teras, denize ve marinaya bakıyor. Hemen yanında “deja vu” adlı popüler bar bar, burayı son gece hariç hep kalabalık gördüm, güzel bir mekan, tavsiye edilir.






İkinci gün kaldığımız otelin kardeş oteli Aquarius’a gittik, burası yine Kaş’ta ama Çukurbağ yarımadasının adalara ve açık denize bakan tarafında, plajı çok güzel, kumsal değil, diğer taraf gibi kayalar üstünde, ama geniş, ferah, teraslı bir yapısı var, herkes deniz manzaralı oturabiliyor, denizi daha sıcak, tertemiz bir suyu var. Kaş’a giderseniz Çukurbağ yarımadasını araba ile kesin dolaşın, çok güzel bir manzara, begonviller, adalar, teraslarda çok güzel villalar var. Aslında bence Kaş’ın bu bölümü konaklamak için daha keyifli, daha sakin.

İkinci akşam Kalkan’a gittik yemek için, Kalkan daha küçük, daha yokuşlu, daha İngiliz, yerli turistten çok İngiliz vardı, sanırım çoğu da Kalkan’da yaşıyordu, yaş ortalaması 50 üstü diyebilirim. Kalkan’da marinanın hemen üstünde Lush adlı bir restaurant’ta yedik, ortam, müzikler çok güzeldi, fiyatlar Kaş’tan biraz daha yüksekti, ama yemeklerin sunumu, porsiyonlar karşılığını veriyordu. (http://www.lushkalkan.com/ diye bir site adresi vardı menülerinde ama sanırım çalışmıyor). Bu restaurantta ilginç olan başka bir konu da Türkçe menü olmaması, yetiştirememişler bu seneye. Daha sonra karşısındaki yakamoz’da tatlı yedik. Kalkan’da güzel mağazalar var, mağazadan daha çok emlakçı var, ama sattıkları evleri görmelisiniz, teraslı, havuzlu, yamaça kurulmuş muhteşem deniz manzaralı evler. Dönüşte Kaş’ta Hideaway adlı bara gittik, burası gerçekten dikkat etmezseniz bulamayacağınız bir yer J Ama çok güzel, bahçe içinde, dekorasyonu çok sempatik, ve genelde dolu.

3.gün araba ile Kekova (Üçağız) ya gittik. Buraya aslında tekne turu ile gitmek istiyorduk, ama 30-40 kişilik bir tekne ile 2,5 saat gidiş, bir o kadar da dönüş var dediler, bu da bize çok cazip gelmedi, araba ile Kaş’tan Kekova yarım saat sürüyor, Kekova’ya varınca pancar motorlu balıkçı tekneleri ile tura çıkabilirsiniz, ilk teklif getirene atlamayın (köye girmeden yolda soranlarda oluyor), kayıkların olduğu yerde piyasa daha düşük. Biz 3 saatliğine, altında cam bölmesi de olan bir motoru 110 TL’ye kiraladık, önce mezarlara gittik, oradan karşıdaki küçük kale adasına geçtik, burada çok güzel küçük kafa dinlemelik pansiyonlarda var aklınızda bulunsun, burada denize girilebilir ama o gün çok tekne vardı, pek temiz gelmedi bize. Daha sonra batık şehre gittik, burayı mutlaka görmelisiniz, kayalara oyulmuş bir şehir yaklaşık 2000 yıl önceki depremle denize inmiş, denize girmek, dalmak yasak, tekne ile yakından dolaştık, sonlara doğru teknenin altındaki camlardan aşağıdaki anforalara baktık, büyük tekne ile gelseydik bu kadar yanaşamazdık herhalde. Bir sonraki durağımız tersane koyu oldu, burada pek bir şey yok, denize girdik çıktık, son olarak akvaryuma gittik. Akvaryum iki ada arası bir boğaz, acaip bir akıntı var, iyi yüzme bilmeyenler için yorucu olabilir, deniz cam gibi, yanınıza mutlaka gözlük-şnorkel-palet alın derim.

Günün geri kalanını küçükçakıl koyunun en başındaki pizzacı ve beach club Derya’nın sahilinde geçirdik. Buranın manzarası çok güzel, mekan da güzel, yemekler büyük ve lezzetli, deniz mahsüllü pizzasını tavsiye ederim. Akşam yemeği için Bahçe Balık’a gittik ama yer yoktu, karşısındaki “Paprika Garden” adlı restauranttan yer ayırttık. Burası ilginç bir yer, müşteri umduğunu değil bulduğunu yer tarzında J, bayram yoğunluğa hazırlıksız yakalanmışlar, biz 8.40 gibi oturduk, 9.30 gibi masaya ekmek geldi, levrek söylemiştim yerine palamut geldi, gelen palamutun da çok lezzetli olduğunu söyleyemem, salata malzemesi bittiği için salata hiç gelmedi, diğer masalarda da farklı bir durum yoktu. Daha sonra Hijazz adlı bara gittik, canlı müzik vardı ve güzeldi, red point adlı bara gittik, burası sokak barı çok bir olayı yok.

4.gün günü yine Çukurbağ’daki Aquarius otelin sahilinde geçirdik, daha sonra Kaputaş plajına gittik, burası Kaş-Kalkan arası, ilginç bir yer, arabayı yola bırakıp merdivenlerle iniyorsunuz, görmeye değer, zaten yukarıdan görünce aşağı inip denize girmek isteyeceksiniz. Akşam Sırbistan maçı vardı, pizzacı Derya Restaurant’a gittik, yine deniz mahsüllü pizza yedik, yine çok güzeldi, bu arada dikkatimi çeken bir konu Kaş’ta yemekler İzmir’e göre aynı fiyatlara, şaraplar ise İzmir’e göre biraz daha ucuz.

Son gün erken kalktık, referanduma yetişmek için yola çıktık, yolda Patara’ya girdik, çok uzun bir sahil, sanırım kaplumbağa’larında yumurtlama alanı, plajdan önce tarihi eserlerde var, ama bize bütün günü geçirecek bir yermiş gibi gelmedi. Zaten vaktimiz de yoktu.

Sonuç olarak Kaş-Kalkan-Kekova görmediyseniz mutlaka görün, İzmir’den 6 saat yolu var araba ile, Temmuz-Ağustos çok sıcak oluyormuş aklınızda bulunsun.