Hırvatistan 2009
















Hırvatistan 2009

Geçen yıl yaz tatilimizi geçirdiğimiz Hırvatistan bu yıl da tatil için hedefimizdeydi. THY’den birikmiş millerimizle erken rezervasyon ile kişi başı 20.000 Mil’e Zagrep’e uçtuk (geçen sene haftada 3 olan uçuşlar bu yıl sanırım her gün çünkü geçen yıl uçuşlar yüzünden gün kaybımız vardı bu yıl Cumartesi gidip Pazar dönebildik). Hırvatistan’ın Türklerden AB’ye girene kadar vize istemediğini, 6 ay geçerli bir pasaport ile 1 kuruş vize masrafı vermeden gidebileceğinizi de tekrar hatırlatmak isterim.

İlk gün detaylarını bir önceki yazımda bulabileceğiniz Plitvice parkını gezdik. Pazar akşamüstü Plitvice’den Zadar’a geçtik. Otobüs ile 2 saat tutuyor, kişi başı 94 Kuna. Otobüse yoldan biniyorsunuz. Otobüs terminalinden de pansiyonumuza 75 Kuna verdik. Villa Valentina adlı güzel bir pansiyonda kaldık, en üst katta, teraslı, deniz manzaralı güzel bir odamız vardı (2 kişi 3 gece 210 Euro civarı bir para ödedik) pansiyon sahipleri çok sempatik ve ilgili insanlardı. Oda gayet temizdi, pansiyon ama ülkemizde butik otel diye geçinen birçok otelden daha temiz, kaliteli ve konforluydu.

Zadar deniz kenarı bir kent, Hırvatistan standartlarına göre büyük bir şehir, etrafında birçok ada var. Kaldığımız otelden otobüs ile 10 dakika da şehir merkezine inilebiliyordu (kişi başı 8 Kuna) fakat otobüsler çok sık gelmiyor, hele Pazar günü tam bir kabus, otobüs yok, taksi yok, ulaşım biraz zor. Zadar’da ilk gün pansiyona yerleştikten sonra en yakın sahile indik, bu ülkede büyük şehirlerde bile hemen hemen her yerde denize girilebiliyor, Pazar günü olması sebebi ile yerel halkta sahillerdeydi, biraz dalgalı ve kalabalık olduğu için denize girmeyip yürüyüş yaptık, deniz kenarı bir barda bir şeyler içtik. Akşama şehir merkezine indik, şehir merkezine “Old Town” diyorlar, surlar içinde bir yerleşim (Dubrovnik ile kıyaslarsanız yanında biraz küçük kalıyor), surların içinde birçok restaurant, kafe, mağaza var.

2.gün yine Old Town girişindeki teknelere baktık ve speed boat ile tur yapmaya karar verdik. Fiyatlar yaklaşık adam başı 25 Euro, önce adalar arası 1-1,5 saat dolaştık, (deniz tutuyorsa, hamile iseniz, mideniz iyi değilse speed boat önermem, biraz sarsıyor, özellikle dalgaya denk gelirseniz) turumuz bitince (daha önce o şekilde pazarlık yaptığımız için) bizi Zadar’ın tam karşısındaki Preko adasına bıraktılar, orada küçük güzel bir kasaba var, ada büyük, değişik yerlerinde yerleşim var, bizde orada denize girdik, tertemiz bir su, yürüyerek adanın önündekü minik adaya ulaşabiliyorsunuz, isterseniz sizi oraya kayıkla kürek çeke çeke götüren yaşlı bir amca da var. Sahilde bir banka yayıldık, bir beach club olayı yok, herkes havlusunu serip yatıyor, denize giriyor. Öğlen yemeği içinde yakındaki marketten istediğimiz ekmeğin içine istediğimiz şarküteriyi koydurup dev sandviçler yaptırdık. Akşam 6 sularında speed boat bizi adanın marinasından aldı, Zadar sahiline bıraktı (8 dk)

Zadar’da deniz kenarında yakın zamanlarda iki değişik (ne diyeceğimi tam bilemedim) şey yapılmış. Birincisi “Sea Org”, mimarın kıyıda açtığı bazı delikler ve onların yukarıdaki çıkışları kıyıya vuran dalgaları müzikal bir sese, melodiye çeviriyor, gerçekten çok ilginç. Birde zeminde altında renkli led lambalar bulunan bir daire yapmışlar, gece karanlıkta devamlı ışıklar yanıyor sönüyor, renk değiştiriyor, ilginç bir alan. İkisi de çok fazla turist çekiyor tabii. 2.gün akşam surların deniz tarafında dışarıda deniz ve adalar manzaralı güzel bir restaurantta yemek yedik. Bu arada yemek fiyatlarının ülkemize (özellikle de Çeşme Alaçatı’ya göre) çok ucuz olduğunu, 50 TL’ye şarabınızla birlikte yemeğinizi ve salatanızı (2 kişi toplam) yiyebileceğiniz çok yer var. Zadar’da 3.günümüzde tekne turuna çıktık ve Korneti adalarına gittik, burasıda bir çeşit milli park, irili ufaklı çok fazla ada var. Denizin tertemiz olduğunu daha önce söylemiştim buralarda öyle, etrafta çok fazla yelkenli var, gerek kendi yelkenlisi ile gelenler, gerek burada kiralayanlar denizin üstünde yelken yapıyorlar. Yüzme molasını akvaryum gibi bir koyda verdik, tesis yok, kayaların üstüne havlunuzu serip denize giriyorsunuz. Bu turun fiyatı da kişi başı 250 Kuna (sabah kahvaltı, öğlen yemek dahil).Akşam gerek pansiyon sahibinin, gerek turizm acentasındaki bayanın tavsiye ettiği Fosa adlı bir balıkçıya gittik, taş duvarlar, bembeyaz masalar ve sandalyeler, arkanız deniz, açık hava, hafif bir ışıklandırma, güzel bir mekan. Menüsü deniz mahsulü ağırlıklı, rezervasyonla gidilen bir yer, biz şans eseri son boş masaya oturduk, çok lezzetli, sunumlarıda bir o kadar başarılı lezzetli yemekler yedik, Hırvat şarapları denedik. Daha sonra surların içindeki meydandaki kafede bir şeyler içip ücretsiz konser veren grubu dinledik.

Yolculuğumuzun başında planımız Zadar’dan kuzeydeki Rab adasına geçmekti, fakat plajda bebeğini sevdiğimiz Hırvat bir bayan oralar çok güzel ama bugün yağmurlu, galiba bu hafta hep böyle olacakmış dedi, bizde internetten kontrol ettik ve rotamızı güneyde geçen sene de gittiğimiz Hvar adasına çevirdik. Zadar’dan Split’e otobüsle gittik (kişi başı 77 Kuna,güzel bir yol, sağ tarafınız hep deniz ve adalar manzarası, fakat Split-Dubrovnik yolunun manzarası biraz daha güzel). Hırvatistan’da otobüsler garip, bilet veriyorlar, yer numaranız var, ama herkes kafasına göre oturuyor, otobüs dolmuş gibi, ayakta gidenler, inen binenler var, sürekli dur kalk, 2 saatlik yol 3 saat sürüyor, 11.00 de Split’e varması gereken otobüs 11.15 de vardı, normalde büyütülecek bir olay değil ama 11.30 katamaranı ile Hvar adasına geçmeyi planlıyorsanız önemli olabiliyor. Nitekim Hvar katamarınına bilet kalmamıştı, fakat Akdeniz ülkesi olmasının verdiği rahatlıkla feribot girişindeki görevli biletten biraz daha fazla bir paraya (bir sonraki feribotun 4 saat sonra olması ve gününüzün ziyan olması alternatifi karşısında bedava) bizi feribota aldı, yer kalmadı diye bilet satılmayan feribotta oturarak gittik.

Hvar adasında Villa Zorana’da kaldık. Çok güzel bir pansiyon, full deniz manzaralı 2 yatak odalı, mutfaklı, banyolu bir oda için 3 geceliğine 180 Euro civarı verdik. Odada yataktan bile deniz manzarası vardı. Pansiyon sahipleri iyi İngilizce konuşan, sempatik insanlardı. (aklınızda bulunsun Hırvatistan’da rezervasyonsuz giderseniz de otobüs, feribot inişinde oda istermisiniz diye sizi karşılayan birçok insan bulup, konaklamanızı halledebilirsiniz)

Odamıza yerleştikten sonra Hvar merkezden kalkan dolmuş tekneler ile Mlini adasına gittik. Dolmuş tekneler kişi başı 35 Kuna (gidiş-dönüş) sizi (ki bu genelde bir balıkçı teknesi dolusu turist oluyor) adaya bırakıyor, akşamüstü de alıyor. Güzel bir ada, 3-4 saat kalıp döndük. Akşamüstü adada dolaştık, bu adada dolaşırken fotoğraf makinanızı mutlaka yanınızda bulundurun, dar sokaklar, taş evler, teraslar, sardunyalı balkonlar, denize inen taş merdivenler, renkli panjurlar, değişik kapılar, deniz manzarası, yatlar sizde sürekli fotoğraf çekme isteği yaratabilir. Akşam yemeği için ara sokaklardaki Marinare adlı restaurantı tercih ettik, tercihimizden de memnun kaldık.

Perşembe sabahı erken kalkıp yürüyüşe çıktım, adada sabah sakinliğinin tadını çıkardım, dükkan açan esnafı, otel arayan turistleri izledim, fırından yeni çıkmış pasta-börek (börek onlarda da burek, börek diyince direk anlıyorlar, çay ve vişne kelimeleri de aynen var) aldım, çok huzurluydu. Deniz manzaralı balkonumuzda kahvaltımız sonrası limandan gene dolmuş teknelere binerek 15-20 dk mesafedeki Palmizana adasına gittik. Bu adaya gidiş-dönüş kişi başı 50 kuna. Bu ada geçen sene günlük bir turun sonlarına doğru uğrayıp çok beğendiğimiz ama adını hatırlayamadığımız adaymış, geçen yıl oturduğumuz bara gidip şezlonglara oturduk, aynı miskin barmen vardı ( o kadar miskindi ki ne bizden ne başkalarından kişi başı 30 kuna şezlong parasını istemedi, keza içtiğimiz biralardan şezlong parasının fazlasını çıkarmıştır). Denizin rengi yine turkuazdı, adeta akvaryum gibiydi, tertemizdi, etrafta 20-30 yat vardı (ama hiçbiri denizi kirletmiyordu). Bu arada bu bahsettiğim plaj adada tekneden indikten sonra 5 dakika yürüyüp adanın diğer tarafına geçtiğinizde karşınıza çıkıyor. Akşam kısa bir foto safari yapıp ada genelinde (aslında bu yanlış bir tanım oldu, Hvar adası çok büyük, kendi içinde değişik yerleşim yerleri var, mesela Stani Grad gibi, ama biz Hvar adasının Hvar merkezinde kaldık, en popüler yeri de burası) fotoğraf çektik. Sosa adlı bir dükkandan çok güzel hediyelik tekneler aldık. Cuma günü yine limandan kalkan bir tekneye binip (Hvar adasının etrafı da adalar ile çevrili olduğu için çok fazla alternatifiniz var, keza adada kalıp da yüzebilirsiniz) Stipanska adasına gittik. Adanın arka tarafında Carpe Diem adlı çok güzel bir beach club var, deri şezlong minderleri, her biri 1 metre eninde, dev şemsiyeler, Uzakdoğu tarzı bir restaurant çok güzel, denizin 5 metre üstünde kayalıklara kurulduğu içiğn güzel bir manzara, gün boyu chill-out müzik, pek beğendik Jfakat bizden farklı olarak dışarıdan da ne istiyorsanız getirip orda yiyip içebiliyorsunuz, pek karışmıyorlar, şezlonglar kişi başı 40 Kuna. Menüde güzel yemekler, değişik içkiler var, fakat çok enteresan kredi kartı geçmiyor, gerek burada gerek Hırvatistan genelinde genelde alışverişler nakit.

Cumartesi artık tatilimizin son günüydü, günü yine Carpe Diem’de geçirip uzun bir yolculuğa çıktık. Tekne ile Hvar’a, otobüs ile Hvar’dan Stani Grad’a (kişi başı 25 Kuna, saat 17.00 otobüsü-17.30 gibi Stani Grad’a varıyor) oradan arabalı feribot ile Split’e (saat 18.00 de kişi başı 42 Kuna) Split limandan otobüs ile havaalanına, uçak ile Zagrep’e, taksi ile otele. Zagrep’e gece yarısı vardık, havaalanına yakın 3 yıldızlı Hotel Stella’da kaldık (booking.com rezervasyonu, 2 kişi oda-kahvaltı 86 Euro), güzel, temiz bir oteldi. Pazar günü Zagrep-İstanbul uçağı ile İstanbul’a döndük, oradan da 19.00 kalkması gerekirken 20.00 de bizi uçağa alıp 21.00 e kadar içeride oturtan 21.45 de İzmir’e varan (Zagrep-İstanbul uçuşumuz daha kısa sürdü) THY uçağı ile döndük, valizlerimiz gelmedi, 23.15 de alandan ancak çıktık.

3.seferi gider miyiz? Bilemiyorum neden olmasın.