Como Gölü

Como Gölü

İş için Milan’a gittiğim bir hafta, haftasonuna hanım da Milan’a geldi. Cuma günü biz faniler çalışırken kendisi Milan’ı gezdi. Milan’a gidecekler için otel olarak Milan’ın merkezinde Duomo’ya yürüyerek 5 dakika mesafede Cavalier adlı otelde kaldık. Lokasyon olarak iyi, odalar orta büyüklükte, temiz, kahvaltısı güzel. Akşam yemeği için de restaurant olarak “Valentino II” adlı restaurantı önerebilirim (corso monforte 16 adresinde) ara sokakta önünden geçip gitseniz farketmeyeceğiniz bir yer, içerisi gayet zevkli, fiyatlar makul, kapıda karşılayan ve gece boyunca hesabı ödeyene kadar her müşteri ile tek tek ilgilenen bir şef garsonda diyemeyeceğim takım elbiseli sempatik bir bey var, yemekleri de güzel. Burayı daha önce Milan’da yüksek lisans yapmış bir arkadaşım önermişti, tavsiye ederim.

Neyse biz gelelim asıl gezi konumuza, Milan’dan 1 saat uzaklıktaki Como gölüne (İtalyanca Lago di Como) gitmek için Cumartesi sabahı trene gittik, trenle yolculuk yaklaşık bir saat sürüyor (kişi başı 2,40 Euro, normal tren). Bu trenin son istasyonu Como. Como aslında göl kenarına kurulmuş bir büyük şehir, fakat göl çok büyük etrafta bir sürü küçük köy var. Biz bu köylerden “Bellagio” köyünde kalıyoruz. Trenden inince minibüs ile bir saat daha yol var, bilet hemen tren istasyonu karşısında satılıyor, o da 3,5 Euro gibi bir rakam.

Yolu şöyle tarif edeyim, toplam 1,5 şerit, sağ taraf yemyeşil, sol tarafta kıvrılarak giden göl (bu gö alıştığımız göllerden farklı, biraz İstanbul Boğazı gibi, iki ayrı bacağı var, bizim kaldığımız köyde birleşip ileri doğru uzuyor) ve bol viraj. 1 saat sonunda konaklayacağımız köye varıyoruz, otelimiz merkezde değil, oteli arıyoruz gelip bizi alıyorlar, kaldığımız otelin adı “il perla panorama”. Biraz tepede, köye yukarıdan bakıyor, odadan göl, karşı tepe, yeşillik, gökyüzü bulutlar herşey gözüküyor, kusursuz ve huzurlu bir manzara, doğal, doğalı bozan bir görüntü yok, kirlilik yok, ses yok, seda yok, şahane. Otel bir aile oteli, sahibi bizi gelip aldı, araba ile 5 dakikada otele vardık, Haziran ayının sonundayız, geçen hafta yüzüyorduk, burası 20 derecenin altı (hafta başında gitmek zorunda kaldığım kuzey İtalya’daki Agordo şehrinde haziran’ın son haftası 6 dereceydi, dağlarda kar vardı, ne gerek var, İzmir’in kışı böyle olmuyor). Otelde odamız yerleştikten sonra tepeden yaklaşık yarım saat aşağı köy yollarından yürüyerek bu çevrenin meşhur villalarından biri olan Villa Melzi’ye varıyoruz. Burası göl kenarında çok güzel bahçesi olan bir villa (bize göre hafiften saray yavrusu). Buranın bahçesine giriş kişi başı 6 Euro, herhalde bu paralarla bu ağaçlar ancak sulanıp bakım yapılıyordur, burada göl kenarında keyifli bir yürüyüş yapıp köy merkezine varıyoruz. Bugün biraz yorgun olduğumuz için başka köylere gitme planımız yok, köyün göl tarafını, diğer tarafını, ara sokaklarını, yokuşlarını, üst taraftaki merkezi her yeri dolaşıyoruz, havanın serin olması bir bakıma iyi rahat rahat dolaşılabiliyor. Akşama doğru otele dönüyoruz. Yemek için ilginç bir seçenek sunuyor otel sahibi, etraftaki bazı restaurantlar gelip araba ile alıyor, yemek sonrası da sizi otele geri bırakıyor (taksiler tüm İtalya genelinde olduğu gibi burada da pahalı) bizde yemek için “Bellagio Sporting Club” adlı mekanı seçiyoruz. Burası bölgenin yaz kış açık (bizim otel 5 ay ile en çok açık kalan otelmiş mesela) tesisi olduğu için turistten ziyade yerlisi bol, bu da yemeklerin güzel olduğu anlamına geliyor. Burada gün boyu yürüyüşün de verdiği açlıkla İtalyanlar gibi önden bir makarna yesem diyorum, hayret hanımında itirazı olmuyor, hemen bi ev yapımı “ emilia romagna tortellini “deviriyorum, üstüne ana yemek olarak değişik et yemekleri, salata, valpolicella adlı bölgenin şarabı (bunu bir İtalyan arkadaşım tavsiye etti, biz turistler daha çok Toskana şaraplarını biliyoruz, bunu dene seversin dedi, gerçekten de güzel, aklınızda olsun). Dönüşte restaurant sahibi kendi Fiat 500 ü ile bizi otele bıraktı, değişik bir deneyim oldu.

Pazar sabahı uyandık, hava şahane, yaz gelmiş, önce otelin pek şahane manzaralı terasında güzel bir kahvaltı yaptık, akabinde merkeze indik (otel shuttle servis ile bırakıyor), mid-lake shuttle denen gölün ortasındaki köyler arası dolaşan vapura bilet aldık (detaylı bilgi için www.navigazionelaghi.it )

kişi başı 15 Euro, gün içinde istediğiniz kadar binebilirsiniz, saat başı bir köyden binmek mümkün, püfür püfür göl manzaralı vapur seyahati. Önce Tremezzo’ya gittik, burada pek bir şey yok, vaktiniz yoksa es geçin, daha sonra Varenna köyüne gittik, burası çok güzel, renkli evler, çarşısı, köyün üst tarafı, pazarı vakit geçirmek için eğlenceli bir yer, yürüyüş yaptık, alışveriş yaptık, yemeğimizi yedik, bruschetta ve risotto, ikisi de lezzetliydi (göl kenarında varenna cafe) dondurmamızı yedik, daha sonra karşı kıyıya geçtik bu sefer Menaggio köyüne vardık, burası da güzel, ufak bir meydanı, göl kenarı uzunca yürüyüş parkuru ile görülmeye değer. Akşamüstü köyümüze geri döndük. Akşam yemeğini otelde yemeye karar verdik. Akşam bizi alan bey gitti (kendisi otel sahibesinin oğlu) en az 70 yaşında ama gayet bakımlı, kibar ve enerji dolu otel sahibesi ile sadece İtalyanca konuşan ve siz ne anlatırsanız anlatın kendi istediğini getiren huysuz İtalyan aşçı teyzeye kaldık, şunu yedik diyemeyeceğim, ne gelirse onu yedik daha doğru olur, ama yemekler güzeldi, çorba vardı, salata güzeldi, tatlı güzeldi, hepsi az önce yapılmış taze ev yapımı yemeklerdi, daha sonra göl manzaralı bir şezlonga kurulup hafif bir müzik açtık, şarabın kalanını içtik, buraya mı yerleşsem acaba?

Son gün Pazartesi, bugün bir aktivite yok, eve dönen uzun bir yol var. Otobüs ile Como, Como’dan tren, arada in bin, Malpensa Express ile havaalanı, İstanbul’a in, İzmir uçağına bin, eve git, yaklaşık 10 saat sürdü. Keyifli bir gezi oldu.

Como gölüne giderseniz Como merkez’den ziyade gölün orta tarafındaki gölleri gezin derim vaktiniz varsa

Herkese keyifli geziler